Bu yazımızda, yaşadığımız yüzyılda hayatımızın birçok alanını etkilemeye başlayan biyoteknolojiye giriş yapıp; girişimciliğin ve biyoteknolojinin tarihçesinden ve ilerleyişinden bahsedeceğiz. İnsanlık tarihi boyunca insanlar önce kendi ihtiyaçları için, ardından başkalarının ihtiyaçlarına çözüm sunmak ve gelir elde etmek çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Bu durum ticaret kavramının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Biyoteknoloji de bu sebeplerle binlerce yıl öncesinde ortaya çıkmış ve bugüne kadar gittikçe gelişerek var olmuş bir sektördür.
Biyoteknolojiye Giriş: Biyoteknolojinin Tarihçesi
Biyoteknoloji terimi, ilk kez Macar mühendis Karl Erkey tarafından kullanılmıştır. OECD ise 1989 yılında biyoteknolojiyi “mikrobiyoloji, genetik, kimya ve biyokimya alanındaki bilimsel bilgi ve methodları mühendislik uygulamaları ile birleştirerek mikroorganizma, enzim, hayvan ve bitki hücresi gibi biyolojik yapıları dönüştürerek bir ürün ya da hizmet üretmek” şeklinde tanımlamıştır.
Biyoteknoloji genellikle antik, klasik ve modern biyoteknoloji olarak tarihsel süreçlerine ayrılıyor. Antik biyoteknoloji gıda ürünlerine yönelik olarak fermantasyona dayalı basit biyoteknolojik üretimi içeriyor. Klasik biyoteknolojide ise; enzimler, metabolizma çalışmaları ve fermantasyon üzerine çalışmalara rastlanıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası ise modern biyoteknoloji sahneye çıkıyor.
1953’te Watson ve Crick’in DNA yapısını keşfi ve bu keşfi takip eden yıllarda yürütülen bilimsel çalışmalar, biyoteknolojiyi bugüne taşımakta ve başta sağlık sektörü olmak üzere, tarım, gıda gibi pek çok alana yeni bir boyut kazandırmakta önemli bir rol oynuyor.
Neden Biyogirişimcilik?
Biyoteknolojinin tarihçesine ve biyoteknolojiye giriş yaptık. Peki ya girişimcilik? Girişimcilik, yenilikçilikle paralel olarak ilerler. Girişimciler, alanlarında öncü olmayı, insan hayatını ve dünyayı değiştirmeyi hedeflerler. Konuya, biyogirişimcilik noktasından baktığımızda; Pasteur’ün kuduz aşısını ya da Fleming’in penisilini bulması dünya tarihine yön vermiştir demek yanlış olmayacaktır. Biyoteknoloji alanında yapılacak doğru girişimlerin, bu alanın yarattığı etki ve hızlı ilerleyişi de göz önüne alındığında; yüksek katma değerli getiriler sağlayacağı açık. Biyoteknolojinin günümüzde geldiği nokta ve yaşadığımız yüzyılda pek çok alanda yarattığı etki, Steve Jobs’ın, “21. Yüzyıldaki en büyük yenilikler biyoloji ve teknolojinin kesiştiği alanda ortaya çıkacak” sözünü doğrular nitelikte.
Biyoteknoloji, bugün dünyada en çok yatırımın yapıldı ve yoğun araştırmaların yürütüldüğü alanlardan bir tanesi. DNA ve organik moleküllerde veri depolama gibi girişimler popüler durumda. Elon Musk tarafından kurulan Neuralink şirketi, insan beyniyle bilgisayarlar arasında veri iletimini sağlamayı hedefliyor. Endüstri ve tarım alanında yenilikçi girişimlere imza atılıyor. Doğru biyoteknoloji yatırımları yapmanın yolu içgüdüsel değerlendirmelerden değil; bilimsel veriyi analiz etmekten geçiyor.
Sizin için biyoteknolojiye giriş yapıp, bu alanın tarihçesine, tarihsel süreç içinde ilerleyişine ve dünyada yarattığı etkiye değinmeye çalıştık. Biyoteknoloji alanıyla ilgili merak ettikleriniz ve çok daha fazlası için; aba Yayın web sitesini ziyaret edebilir, aba Yayınevi tarafından hazırlanan, “Adım Adım Biyogirişimcilik: Biyoteknoloji Girişimci ve Yatırımcılarına Yol Haritası” kitabına ulaşabilirsiniz.