aba-yayın-pandemi-sureci-sonrasi-yapi-tasarimi

Pandemi Süreci Sonrası Yapı Tasarımı

Pandemi sürecinde mesafe kavramı son derece önemlidir. Yapı tasarımı içerisindeki en önemli kavram ‘Ro şeması’ adı verilen kurgudur. Ro şeması; iki kişi üzerinden temas ile başlayan ve virüs yayılma sürecini anlatan kavramdır. ‘Ro’ aktif olan virüsün yayılım hızını ve çevreye etkisini ortaya koyan şematik bir oluşumdur. Bütün dünyada geçerli olan mesafe kavramı tam olarak 2 metre civarındadır. Bu 2 metre kuralı, 1930’lu yıllarda yaptığı çalışmalarla adını duyuran William F. Wells tarafından ortaya atılmıştır.

Kamuya açık alanlarda ve hastanelerde ki yatak düzenlerinin oluşturulmasında 2 metre kuralı uygulanmaktadır. Bu sayede virüslerin yayılma hızının önüne geçilmektedir. Virüsün yayılma hızının azaltılmasında yapı tasarımı kavramına çok fazla iş düşmektedir. Çünkü virüsün azalması noktasında mesafeye duyulan özenin bu tasarımlarla yerine getirilmesi ve uygulanması sağlık açısından son derece önemlidir.

2020 yılında yapılan çalışmalarda, Güney Kore’de açık alanlarda çalışan bireylerde %40 civarında pozitif vaka olduğu saptanmıştır. Bu da demek oluyor ki; tasarımda demokratikleşme hız kazandıkça vakalarda da azalış meydana gelecektir. Yapılan bilimsel araştırmalar ışığında ofisler bölmeler şeklinde ayrılırsa virüsün yayılma hızı da azalacaktır. Bu planlanan düzenin hayata geçirilmesiyle pandemi için doğru bir çözüm olduğu ispatlanmış olacaktır.

Yapı Tasarımı ve Alınması Gereken Önlemler

Yapı tasarımı üzerine yapılan en son ki araştırmalardan bir diğeri de MİT araştırmacıları tarafından gerçekleştirilmiştir. MİT Üniversitesi yaptıkları çalışmalarla hem tasarıma anlam kazandırmakta hem de alınması gereken önlemlerin ne denli zorunlu olduğuna eğilmektedir. Kurulan yüksek hızdaki ışık ve kamera sistemleriyle insan vücudunda hapşırma sonucunda çıkan tükürük damlalarının 8 metreden daha fazla uzağa gidebileceğini saptamıştır.

Virüsün yayılım hızını azaltmak için açık ofis düzeni yerine, temiz hava ile teması sağlayacak bölümlü odaların oluşturulması gerekmektedir. Bu bölümlü odalar, yerden tavana kadar bölücü materyallerin kişileri ayırdığı ve kişilere çalışma alanlarının sağlandığı sağlıklı kümeler olarak ifade edilmektedir. Bu yapı tasarımı sonucunda oluşturulan çalışma alanları diğer alanlara oranla daha akılcıl olma özelliğine sahiptir.

Yeni tasarlanacak olan ticari yapılarda, ofislerde ve kamu binalarında koridor genişliklerinin arttırılması da süreç için olumlu olacaktır. Bu yeni tasarım alanlarının oluşturulmasında daha fazla bölücü elemanı kullanılacağından yapı standartlarının göz önünde bulundurulması son derece önemlidir. Yapılan ayrı bölmelerin olduğu odalar kişiler arası etkileşimi azaltacağından sonuçlarının etkili olacağı ilerleyen zamanlarda kendini gösterecektir.

Yapılan bu mekanların havalandırmaları açık havayla temas ettirilerek temiz havanın içeriye aktarılması sağlanmaktadır. Yapılan bu hava akımı sayesinde binaların nem oranı azaltılacak ve havalandırma filtreleri sıklıkla değiştirilerek virüslerin yayılmasının önüne geçileceği öngörülmektedir. Temiz hava sirkülasyonu için bir diğer yapı tasarımı çözümü ise plazma teknolojisidir. Hava temizleme sistemlerinin kullanılmasıyla gerek konutlarda gerekse iş yerlerinde virüs, bakteri, küf ve toz oluşumlarının önüne geçilmektedir.

Bina Otomasyonu ve Görüntüleme Sistemleri

Dünya genelinde görülen pandemi sürecinden ötürü pek çok çalışan ve işveren evden çalışmayı tercih etmektedir. Ancak bu durumun uzamasından ötürü kurumsal şirketlerin çoğu ofislerine geri dönüp çalışmayı arzulamaktadır. Ofislere geri dönmek için uygulanan hijyen ve mesafe kurallarının dışında patojen yayılımı azaltmak için teknolojik alt yapıların oluşturulması gerekmektedir. Yapı tasarımı teknolojisi tamda bu noktalarda devreye girmektedir.

Pandemi ile beraber hemen hemen her alanda temassız bir sürece girmiş bulunmaktayız. Önceki alışkanlıklarımızın yerini yavaş yavaş gelişen teknolojiyle beraber farklılıklar almaktadır. Bunların başında kapı kollarından tutunda asansör düğmelerine kadar tüm kullanımlar sensör teknolojisine bürünmektedir. Sensör sistemleri günlük yaşamın bir parçası olarak geleceğe yatırım yapılmaktadır.

Sosyal mesafelerin aşılması durumunda da teknolojinin nimetlerinden faydalanılması an meselesi. Bunun için hız kazanan çalışmanın adı ise; doluluk görüntüleme ve denetleme sistemleridir. Bu sistemlerin kurumsal şirketlerde kullanılması beklenmektedir. Çalışanların sosyal mesafeyi aşması durumunda kişilerin telefonlarına uyarı sinyali verilecek. Verilen uyarı sayesinde kişiler kalabalığın olduğu mekanlardan hızla ayrılacak.

Yapı tasarımı çalışmalarının hız kazandığı pandemi döneminde, sosyal mesafeyi ölçen uyarı sistemlerinin yanında ortamın karbondioksit ölçümünü yapan sistemlerde kurulmaktadır. Ayrıca otomatik kapı kapatma sistemleri, bina girişindeki sınırlandırmalar, yüz tanıma ve vücut ısısını ölçen kamera sistemlerinin bina içerisinde yer alması, yeni sistemle beraber kurumsal şirketlerin olmazsa olmazları arasında yer almaktadır.

Covid-19 sürecinde yapılması öngörülen sistemlerden bir diğeri de; çalışanların masaları üzerinde birer kapı açma düğmelerinin bulundurulmasıdır. Yine sensörle ve Bluetooth ile çalışan aydınlatma ve ayar düğmelerinin kullanılması da virüsün yayılma hızını azaltacaktır. Ayrıca hız kazanması gereken bir diğer teknolojik buluş ise, Covid-19’u tespit eden akıllı telefon sistemlerinin piyasaya sürülmesidir. Özellikle ‘Azar’ 2016 yılında başlattığı çalışmalarla akıllı telefonlar üzerinden virüslerin tanımlanacağı sistemler oluşturulmaktadır.

Patojenler ve Yapı Malzemeleri

Yapı tasarımı çalışmalarının hız kazandığı pandemi sürecinde toplu yaşam alanlarında akla gelen ilk çözüm el dezenfektan istasyonlarının oluşturulmasıdır. Ancak bulunan bu çözüm patojenlerin yayılmasının önüne geçememektedir. Toplu olarak kullanılan sabit bankolar, banklar ve buna benzer taşınmazlar daha fazla bakteri ve virüsü barındırmaktadır. Ortak kullanıma açık alanlarda bulunan malzemelerin normal ürünlerden seçilmesi değil de; patojeni daha az barındıran malzemelerin tercih edilmesi sağlık açısından son derece önemlidir.

Yapılan araştırmalara göre, bakırın üzerinde virüsün barınma süreci neredeyse 4 saat kadar sınırlıdır. Bu bilgi ışığında ilerleyen dönemlerde bakır musluklar, bakır tezgahlar gibi yapı malzemelerin kullanımına sıklıkla şahit olmamız mümkün. Yapı malzemelerinde bakırın kullanılması özellikle sağlık alanlarında bu maddeye eğilimin ilerleyen dönemlerde artış göstermesi olası bir durumdur.

C Tipi UV Işıkla Patojenlerin Temizlenmesi

Kullanılan cep telefonlarından tutunda iş yerinde kullanılan klavyelere kadar malzemelerin dezenfekte edilmesinde UV dezenfektan makinelerine talep artışları her geçen gün artmaktadır. Yapı dizaynı kolaylıkları arasında UV dezenfektan makinesi yer almaktadır. Bu cihazlar sayesinde maske hijyeniği de sağlanmaktadır. Yüzeylerde bulunan bakterilerin tespit edilmesi ve virüslerin öldürülmesi için UV ışınlarının kullanımı uzun yıllardan beri kullanılmaktadır. Ancak UV ışınlarının insan vücudunda kullanılması zararlı sonuçlara sebebiyet verdiğinden dikkatli kullanılması gerekmektedir.

Özetle yapılan araştırmalar gösteriyor ki, hem pandemi döneminde hem de pandemi sonrasında yapılan tüm bu yapı standartları hayatın her alanında kendini göstermeye devam edecektir. Özellikle bina otomasyon sistemleri hayatın her alanında etkisini daha fazla göstermeye devam edecektir. Kamuya açık alanlarda ve ticari yapılarda teknolojinin sağladığı bütün kolaylıklar sürekli kullanıma dönüşecektir. Yapı tasarımı gerçekleştirecek mimarların, mühendislerin ve teknik elemanların teknolojinin sağladığı imkanları kullanmaları süreç açısından oldukça önemlidir.

Yapı Tasarımı Nedir?

Bir yapının güvenli bir şekilde dayanıklılığını sağlayan yöntemler kavramı ifade etmektedir. Yapılarda mühendisler tarafından birtakım analizler yapılmaktadır. Bu analizler, yapının mevcut durumu hakkında bilgi vermektedir. Mühendisler tarafından yapılan iç ve dış analizler sonucunda yapının güçlendirilmesi için yapıyı tasarlamaktadır. Mimarlar ve mühendisler bir yapıya yönelik olarak farklı işlemler gerçekleştirmektedirler. Bir mimarın görevi görsel olarak yapının tasarımını gerçekleştirmektir. Aynı zamanda fonksiyonel olarak da yapıda çalışmalar yaparlar.

Mühendisler ise yapının dayanıklılık ve güvenliğine önem veren tasarımlar yapmaktadırlar. Yapı tasarımı bu anlamda tasarımlarda güç unsurunun mühendisler aracılığıyla dikkate alınmasını gerektirmektedir. Mühendisler, yaptıkları statik hesap ve projelerle yapının maruz kalacağı yüke yönelik belirlemeler yapmaktadırlar. Yapıların kullanıldıkları süre boyunca herhangi bir şekilde zarar görmemesi için statik hesaplamalar son derece önemlidir. Bu anlamda yapının ayakta kalmasını sağlayacak temel ilkeler ve fizik kuralları dikkate alınmaktadır.

İnşaat mühendislerinin sorunları doğru ve hızlı bir şekilde çözebiliyor olmaları gerekmektedir. Bir yapı tasarım aşamasında iken mühendisler tarafından dayanıklılık için gerekli olan talepler, inşaatın maliyetini doğrudan etkilemektedir. Mühendisler yapı ile ilgili pek çok unsurun seçimini proje sürecinde gerçekleştirirler. Statik projelendirme söz konusu olduğunda sürecin ilk aşaması uygun malzemenin seçilmesidir. Yapının inşasında kullanılan malzemenin yapısı, dayanıklılığın durumunu oluşturmaktadır. Bu anlamda bir malzemenin yüke ve gerilime ne ölçüde dayanabildiği gücüne bağlıdır.

İnşa için tercih edilen malzemenin tokluk durumu, o malzemenin parçalanmasına neden olan enerji miktarını göstermektedir. Bir yapı malzemesinin ne derecede esnekliğe sahip olduğu, esneme sonucunda ne ölçüde eski haline dönebilmesini göstermektedir. Bir yapı malzemesinin değişmez bir ölçüde biçim değiştirmesi de plastisite olarak adlandırılmaktadır. Yani bir yapının mevcut durumuna ortaya koyarken dikkate alınması gereken birçok kavram bulunmaktadır.

Yapı Tasarımı İçin Dış Kuvvetlerin Dikkate Alınması

Mühendisler için bir yapının dengesini koruyabilmesi ve ayakta kalması önemlidir. Bunun için çok sayıda hesaplamalar yapılarak yapının uzun ömürlü olması sağlanmaktadır. İnşa edilen bir yapının ayakta kalabilmesi için yapıya etki eden güç toplamı sıfır olmalıdır. Ancak yapıya etki eden dış kuvvetler de bulunmaktadır. Bu dış kuvvetlere karşı yapının dayanıklı bir şekilde dikilmiş olması gerekmektedir. Yapı tasarımı sırasında dikkate alınması gereken dış kuvvetler canlı yükler ve çevresel yüklerdir. Bir yapının kullanıcıları ve yapı üzerine yerleştirilen eşyalar canlı yükleri oluşturmaktadır. Doğa olayları ise çevresel yükler olarak yapıyı ciddi anlamda etkileyebilmektedir.

Dış güçler ne şiddette olursa olsun yapının kendi dengesini koruyabilmesi gerekmektedir. Bunun için de doğru hesaplamalar ve doğru malzeme seçimi mühendisler aracılığıyla yapılmalıdır. Dış kuvvetlerin etkisini bertaraf etmeyi başaramayan bir yapı hasarlara açık bir konumda olacaktır. Bir yapının inşasına karar verirken yapının sahip olacağı riskleri doğru belirlemek gerekmektedir. Bir binanın yüksek bir şekilde inşa edilmesi rüzgarlara ve depremlere maruz kalabileceği riskine karşı korunaklı olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu hesaplamalar yapılmadan ve gerekli önlemler alınmadan yapılan binaların kısa sürede devrilme durumu meydana gelebilir.

Yapı inşasında malzemelerin, maruz kalınacak yüklere dayanıklı bir yapıda olması neden önemlidir? Çünkü dayanıklı ya da esnek bir malzeme bir karşı güce maruz kaldığında ya gücüyle ya da esnekliği ile o güce yenilmeyecektir. Günümüzde binaların genel ilkelere uygun olmayan şekilde inşa edilmeleri kısa sürede bu binaların zarar görmeleri sonucunu oluşturmaktadır. Yapı tasarımı yapının geleceğini garanti alan yöntemleri kapsadığından her inşa sürecinde bu tasarımın doğru bir şekilde yapılması gerekmektedir.

Tasarım Sürecinde Neler Yer Alır?

Tasarım sürecinde pek çok aşamanın yer aldığını görmekteyiz. Öncelikle problemin ortaya koyulması, gerekli verilerin toplanması, buluş sürecinin ortaya koyulması, soruna uygun bir çözümün bulunması ve uygulamaların hayata geçirilmesi tasarım sürecini oluşturmaktadır. Tasarımın oluşturulması aşamasında taslaklardan yararlanılmaktadır. Bu sayede tasarımın görselleştirilmesi mümkün hale gelmektedir. Tasarımın hedeflenen kitlenin anlayabileceği bir şekilde olması gereklidir. Ayrıca ihtiyaca yönelik olarak tasarımın özelliklere sahip olmasına dikkat edilmelidir.

Yapı tasarımı hakkında dikkat çekici bir yazı okumak isteyen MAGG4 dergisinin 6.sayısına göz atabilirler. MAGG4 dergisinin 6.sayısında Rabia Rana tarafından yazılan Pandemi Sürecinin Yapı Tasarımına Etkileri isimli yazı yayımlanmıştır. MAGG4 dergisine Google Books üzerinden ulaşabilirsiniz. İlgi çekici diğer yayınlara ulaşmak için de aba Yayın resmi web sitesini ziyaret edebilirsiniz.