Duyguların temeli iki kökene dayanmaktadır. Ortaya atılan teorilerden ilki; kavramsal eylem duygu teorisidir. İnsanda bulunan ani temel duygular bu teori içerisinde yer almaktadır. Bu teori insanda ani duygular oluşturarak beynin yapı ve işlevlerini etkileşime sokar. İnsan beyni yapı-işlev etkileşimini kullanan yapılandırıcı bir organdır. Teorilerden ikincisi ise; altı ve yedi iç içe geçmiş duyguya sahip olduğumuzu savunmaktadır. Bu iki teorinin dışında öğrenilen duyguların çoğu kişinin yaşadığı coğrafyayla alakalı olarak gelişim göstermektedir. Kişinin yaşadığı kültür içerisinde evi, okulu, yaşadığı şehri yer almaktadır.
İnsanoğlu duyguların kökeninden yüzde yüz emin olamamaktadır. Sahip olduğumuz birincil duygulardan en az 6 temel duygu ya da yedi temel duyguya ulaşılmaktadır. Bunlar arasında; neşe, korku, küçümseme, şaşkınlık, tiksinme, öfke ve üzüntü gibi duygular yer almaktadır. Ayrıca bu temel duygular arasına utanç ve suçluluk duygusunu da eklersek 9 duyguya ulaşılmış olur. Bu duyguların hepsi hayatta olmamızın ve hayatta kalmamızın en büyük nedenlerindendir. İnsan duyguları sayesinde sorunları önceden tahmin etme imkanına da sahip olmaktadır. Bu duygular vasıtasıyla kişinin kendini hayata karşı canlı olma imkanı da artmaktadır.
7 Temel Duygular Nedir?
Duygular insanlar için her zaman önemli olmuştur. Çünkü duygularımız hem bireysel hem de grup olarak hayatta kamamıza katkı sağlamaktadır. İlk olarak neşe duygusu öncelikle rahatlamamızı sağlamaktadır. Ayrıca neşe duygusu hayatta kalmamız için gerekli olan sağlıklı kararları almamızda son derece önemlidir. Neşe duygusu insanların sosyal bağlarının oluşmasını sağlar ve bu bağları güçlendirir. Buna bağlı olarak neşeli insanların daha sağlıklı olduğu ve daha uzun yaşadığı gözlemlenmiştir.
Temel duygular arasında yer alan korku; tehlike içerisinde olduğumuzun farkına varmak için uyarıcı nitelikte bir histir. Bu duygu geçişi adrenalin salınımını uyarır ve tepkilerimizi tetikler. Şaşkınlık ise; bireyin sinir sistemini uyararak bir sonraki adımın ne olacağı konusunda yönlendirme yapmaktadır. Tiksinti ise; hayatta kalmak için kişiye yararlı olmayan şeylerden uzak kalınması gerektiğini temsil etmektedir. Çevredeki insanların ya da bir nesnenin tehlikeli olduğunu ve ondan uzak durulması gerektiğini gösteren uyarı niteliğinde duygudur.
Öfke duygusu ihtiyaçlardan birinin karşılanmaması durumunda ortaya çıkmaktadır. Örneğin; aşk, güven, kabullenme gibi duyguların karşılık bulmaması durumunda kendini göstermektedir. Öfke, kişiyi içerisinde bulunduğu durumu değerlendirmeye ve düzeltmeye iter. Üzüntü ise kayıplarla beraber ortaya çıkan bir duygu durumudur. Bizi üzen durumlar, hayal kırıklığına uğramak ve elimizden bir şeyin alınması örnek verilebilir. Bu hüzün durumu ilişkide olduğumuz kişilere karşı zaman zaman uyarı niteliğindedir. Bu duygu durumu bizi bir şeyler yapmaya iter ve bu durumdan kurtulmak için sinyaller verir.
Yukarıda sayılan temel duygular tüm kültürlerde aynıdır. Bu yüzden hangi toplumda olursak olalım duyguları görmemek ya da anlamamak gibi bir durum mümkün değildir. Bizi insan yapan en önemli şeyin duygular olduğu unutulmamalıdır. Özellikle öğretmenler olarak öğrencilerin duygularını görmeli ve bunları kabul etmeliyiz. Çünkü duygular öğrencileri yönlendirmedeki en büyük yapı taşıdır. Öğretmenler, öğrencilerin psikolojik duygular içerisinde olduğunu bilerek bu durumun üzerine eğilim göstermelidir. Öğretmenler, öğrencilerin duygusal durumunu tanır ve bunlar üzerine titizlikle çalışırsa bir eğitimci olarak daha etkili olduğunu gösterir.
Sınıftaki davranış sorunlarının çoğu öğrencilerin o zamana kadar bildikleri duygulara dayanır. Özellikle minnettar olma, şefkat, empati ve nezaket gibi duygularla ya tanışmamışlar ya da çok az içe içe olmuşlardır. Bu duygular başkalarıyla etkileşim halinde öğrenilir ve geliştirilir. Çoğu ebeveyn çocuklarına bu duyguları öğretememektedir. Ancak öğretmenler bu açıklığı kapatarak gereken sosyal duygu ve becerileri öğretmektedir.
Öğrencilerinin duygusal durumunu görmezden gelen öğretmenler, onların bu süreci zorluklarla geçirmesine neden olmaktadır. Temel duygular fark edildiğinde daha yapıcı unsurlar ortaya çıkmaktadır. Öğrenci duygusal bir arzuyu tatmin etmek için yeterince öğrenemediğinde ve yıkıcı davranışlarda bulunduğunda yeni zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Öğrencilerin her gün yaşadığı tüm endişeyi, hayal kırıklığını ve öfkeyi sihirli bir değnekle ortadan kaldırmak mümkün değildir. Benzer şekilde neşe, heyecan ve güven duygusunu aşılamakta bir o kadar zordur.
Duygular, Ruh Halleri ve Karşılaşılan Durumlar
Duygular, fiziksel bağlantılıdır ve genellikle birkaç dakikadan fazla uzun sürmemektedir. Ancak duygularımız uyanık olduğumuz saatlerin neredeyse %90’ını oluşturmaktadır. Ayrıca duygular, tutumların, algıların, duyumların ve inançların bir göstergesi olarak öğrenilen ya da öğretilen zihin-beden tepkisidir. Bu durumun örnekleri arasında endişe, beklenti, hayal kırıklığı ve iyimserlik yer almaktadır. Bu duygular, bedenin işleyişinde ve nefes alma hızında kısa bir değişikliğe neden olmaktadır.
Ruh hali zihin ve beden yapısını önemli ölçüde etkilemektedir. Temel duygular her birey üzerinde kendini farklı belirtiler şeklinde göstermektedir. Bir durum yalnızca birkaç dakika sürerken, ruh halleri saatlerce ya da günlerce sürmektedir. Yaşanılan durumlar o andaki ruh halini tetikleyebilir ve güçlenmesine neden olabilir. Beden ve beyin çok sık yaşanılan ruh hallerini tanıyarak onlara karşı kendini koruma alır ve risklerin üstesinden gelmeye çalışır.
Her bir duygu durumu yaşamın tüm alanlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Duygular, ruh halimizi ve davranışlarımızı etkiler ve nihayetinde yaşamımızı etkileyen kimyasal değişiklikleri tetikler. Bu nedenle olumsuz bir durumun kontrolünü sağlamak oldukça zordur. O anki durumu değiştirmek ruh halini değiştirmekten daha kolaydır. Durumumuzu değiştirmek için yüz ifademizi ya da duruşumuzu değiştirerek bunun üstesinden gelebiliriz. Ancak ruh halini değiştirmek genelde biraz daha fazla çaba gösterilmesini gerektirir.
Temel duygular, kısacası vücudumuzda ve ruh halimizde çok etkili olan değişimlere neden olmaktadır. Konu hakkında detaylı bilgiler için Eric Jensen ve Liesl Mcconchie tarafından yazılan Beyin Temelli Öğrenme kitabına göz atabilirsiniz. Ayrıca ilgi çekici diğer yayınlara da aba Yayın internet sitesinden erişebilirsiniz.