Dijital dünya kendi ihtiyaçlarını beraberinde getiriyor. Hali hazırda hayalini dahi kuramayacağımız birçok kavram ve düşünce, ilerleyen dönemde hayatlarımızın ayrılmaz bir parçası haline gelecek. Hal böyle olunca günümüzün eğitim sistemi ve müfredatı, dijital dünyanın bireylerini nitelikli bireylere dönüştürme konusunda yetersiz kalıyor. Bu noktada devreye giren kodlama eğitimi hem nitelikli birey yetiştirme hem de bu bireylerin dijital dünyada kendilerine yer bulabilmeleri adına büyük bir önem taşıyor.
Dijital dünyanın alfabesi olarak nitelendirebileceğimiz kodlama konusu karmaşık işlemleri uygulayan bilgisayarlara belirli algoritmalar üzerinden (komut, işlem ve sözcüklerden yararlanarak) görevler atar. Kodlama eğitimi her ne kadar gelecek ve geleceğe adapte olabilmek adına büyük önem taşısa da “nitelikli” birey olabilme konusunda da büyük bir rol oynuyor.
Algoritma mantığı üzerinden ilerleyecek olursak çocuklar aldıkları kodlama eğitim ile mesleki yeterliliğin yanı sıra karşılarına çıkan sorunlara farklı açılardan yaklaşma yetisine öğrenebiliyorlar. Dijital okuryazar olmayı başaran çocuklar, sahip oldukları algoritma temelli bakış açısı sayesinde tamamen çözüm odaklı hareket edebiliyorlar. İlerleyen dönemde (mesleki ve sosyal açıdan) karşılarına çıkacak problem ve sorunların, günümüzün gündeminden oldukça farklı olacağını da hesaba katacak olursak konunun önemini çok daha net bir şekilde görebiliriz.
Eğitimde Kodlama
Dünya genelinde eğitim kurumlarının yanı sıra Maker Kültürü’nün de önemli bir parçası olan kodlama ve kodlama eğitimi, farklı yaş gruplarına yönelik farklı müfredatlarla öğretiliyor. Küçük yaşlarda “oyun” temelli öğretilen kodlama bu sayede dijital dönüşüm çağının içerisine doğan çocukların çok daha rahat bir şekilde öğrenebilmesine imkan tanıyor.
Akıllı telefon, tablet ve bilgisayar kullanımı günümüzde çok küçük yaşlara indi. Çocuklar, devasa içerik havuzları içerisinde “tüketim” endüstrisine hizmet etmeye çok erken yaşlarda başlarken, doğru yönlendirme ile bu sorunun önüne geçilebilir. Bu noktada Tüketen toplumdan üreten topluma geçişte köprü görevi üstlenen kodlama, bireylere “üreten birey” olma rolünü çok iyi bir şekilde biçiyor.
Oyuncaklar, mobil oyunlar, bilgisayar ve masaüstü oyunları kodlama eğitimi konusunda çocuklara evde öğrenim imkanı da tanıyor. Bu sayede oyun oynarken bir yandan da öğrenen çocuklar, bu doğrultuda gelişen “merak” ve “problem çözme” yetileriyle beraber kendi oyunlarını (basit de olsa) geliştirme hevesine sahip oluyorlar. Bu yüzden kodlama eğitimi ne kadar erken yaşta olursa, o kadar iyi ve altı dolu bir sonuç verir.
Geleceğimiz dijital temeller üzerinde yükseliyorsa, dijitalleşmenin temelini de kodlamanın oluşturduğunu unutmamamız ve çocuklarımızı bu yönde geliştirmemiz, teşvik etmemiz gerekiyor.