Pandemi süreci ile beraber yeni iş modelleri hızlı bir değişim içerisine girmiş bulunmaktadır. Pandemi ile birlikte çoğu şey değişime girmektedir. Bunların başında da iş kolları gelmektedir. Dünya genelinde hemen hemen her şey değişime uğradığından sürdürülebilir kalkınma danışmanlığı da gün geçtikçe popülerliğini artırmaktadır. Dünya genelinde bu iş koluna yönelik talep artışları hızlı bir gelişim göstermektedir.
Covid-19 salgınının etkisiyle dünyada ve tabi ki Türkiye’de hizmet sektörü, turizm ve konaklama gibi alanlarda birçok sektör zor günler geçirmektedir. Sürdürülebilir kalkınma; çevresel, sosyal ve ekonomik risklere yönelik bilgilendirilmelerin sektörlere yapılmasını sağlamaktadır. Bu sayede yeni iş modelleri geliştirilmekte ve ilerletilmesine katkılar sağlanmaktadır. Covid-19 salgınından öncede dünya üzerinde küreselleşmeye bağlı olarak pek çok çevresel ve toplumsal problemlerin olduğu bilinmektedir. Bilinmelidir ki; Covid-19 salgını ne ilk ne de son toplumsal risk olma özelliğine sahip olacaktır.
Yaşadığımız evren içerisinde ve toplumsal kriterler göz önünde bulundurularak dünya geneline hitap eden ekonomik sistemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Tüm dünyanın yaşamış olduğu pandemi süreci düşünülecek olursa dünya olarak bu yolda ne kadar geride olduğumuzda gözler önüne serilmektedir. Tüm bu sürece bağlı olarak neredeyse her sektörün ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu.
Yeni Normal Dönemde Yeni İş Modelleri Üzerine Düşen Görevler
Yeni iş modelleri içerisinde bulunan sürdürülebilir kalkınma danışmanlığı geleceğe yönelik hamlelerden hareketle sonuç odaklı çalışmaktadır. Gelecekte karşılaşılacak konuların ne kadar yıkıcı ve hayatlarımızı ne denli etkileyeceği sürdürülebilir kalkınma projeleri içerisinde yer almaktadır. Yıkıcı olan durumlar göz önünde bulundurulduğunda sürdürülebilirlik konularının ötelenmeyeceği gerçeği de gün yüzüne çıkmaktadır.
Yeni normal dönem olarak ifade edilen salgın sonrası süreç, sürdürülebilirliğe olan talebi daha da artırmaktadır. Yaşanılan sürecin büyük bir bölümünün geri dönüşüm olasılığı neredeyse imkansız durmaktadır. Bu noktadan sonra iş modelleri farklılaşmaya gitmelidir. Yeni iş modelleri büyümeyi değil refah ölçütlerini artırmayı hedeflemelidir. Küreselleşen iş kolları öncelikle yerele yönelmelidir. Çevresel ve toplumsal kriterler göz önünde bulundurularak kaynakların sınırlı olduğu durumlarda hesaba katılmalıdır.
Küresel dünyada döngüsel hareketler takip edilmelidir. Hangi kaynakların döngüye katkı sağlayacağı saptanmalıdır. Tedarik zincirleri de döngü hareketlerine uyum sağlayarak değişime uğraması gerekmektedir. Bunların başında dünyanın her noktasına tedarik imkanı sunan büyük çaplı tedarik şirketleri gelmektedir. Örneğin; bir tişört üretiminde bile üretimden tüketime kadar birçok aşamada atık maddeler oluşmaktadır. Küresel iş kollarının amacı, kullanım süresi dolan tişörtün tekrardan üretime sokularak farklı kullanım alanlarına sokulmasının başarılmasıdır.
Önceden kullanılan ürünlerin sisteme yeniden hammadde olarak kazandırılması gerekmektedir. Yeni iş modelleri arasındaki tedarik şirketleri bu döngüselliğe gereken katkıyı sağlamalıdırlar. Kullanılan malzemelerin sonraki süreçlerde benzer ya da farklı ihtiyaçlara yönelik tekrardan üretime sokulması gerekmektedir. Kullanım süresi dolan ürünlerin hayat döngüsü içerisinde kalmaları için hizmet hareketlerine devam edilmelidir. Ancak tüm bu ayrıntıları dikkate alan şirketler sürdürülebilir olmaya hak kazanacaktır.
Dönüşüm Planına Sağlanan Katkılar
Covid-19 sistemi içerisinde ortaya çıkan problemler yeni iş modelleri oluşumuna hız katmıştır. Bu iş kollarının ortaya çıkması daha önce kullanılan iş kollarının ne denli kırılgan olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Pandemi üzerinden geçen 2 yıl gösteriyor ki sürecin üstesinden nasıl gelineceğinin halen daha netleştiği söz konusu değildir. Bu belirsizlikler içerisinde kurumlar ve sektörler sürdürülebilirlik dönüşümün ne kadar acil olduğunun altını çizmektedir. Her sektör ve her kurum iş yapış şekillerini tekrardan gözden geçirmelidir.
Dünya genelinde bulunan her sektörün dönüşüm planına ihtiyacı olduğu bilinmektedir. Daha fazla gencin iş kollarına dahil edilerek sürdürülebilir dönüşüm bilincinin aşılanması gerekmektedir. Bu bilinç ile iş hayatına adım atılması hem kurumların hem de toplum hayatının şekillenmesinde ciddi rol alacaktır. Etki odaklı girişimlerin artırılması ve bu modellerin çoğaltılması önemli hamlelerden olacaktır. Sivil toplumların bu dönüşüm içerisinde aktif olarak rol alması en doğru olanıdır.
Ülkemiz, hem jeopolitik yapısı hem de doğal zenginlikleri bakımından pandemi döneminde çeşitli avantajlara sahip ülke konumundadır. Ayrıca ülkemiz kendi kendine yetebilirliği adına da çoğu avantaja sahiptir. Yeni iş modelleri denilince akla yerelleşme gelmektedir. Ülkemizde bu açıdan hareketle ekonomik aktivitesini Uzakdoğu’ya bağlı bulunan Avrupa’ya yakın Pazar olma özelliğiyle farklı fırsatlara ev sahipliği yapmaktadır.
80 milyon nüfusa sahip olan ülkemiz pandemiye karşı başarılı bir mücadeleye başlamalıdır. Çoğu şehirlerde yaşayan insanlardan oluşan toplumumuz sistematik çözümlere odaklanmalıdır. Merkezi ve yerel yönetimler birlikte hareket ederek sürecin en az hasarla atlatılmasına katkı sağlamalıdır. Kişisel sorumlulukların artırılması için kamusal ve sosyal bilinçlendirme programları yapılmalıdır. Teknoloji ve üretim kapasiteleri pandemiye yönelik olarak geliştirilmelidir. Yeni iş modelleri destek yapılarını ortaya koymalı ve Covid-19 ile mücadele etmelidir.
Yeni iş modelleri hakkında her geçen gün gelişmeler yaşanmaktadır. MAGG4 4.Endüstri Devrimi Dergisi’nin 6.sayısında Gülin Yücel’in Covid-19 İle Yeni İş Modellerinde Bilmemiz Gerekenler adlı yazısı yayımlanmıştır. MAGG4 dergisinin 6. sayısına Google Books üzerinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca aba Yayın tarafından sunulan diğer kitaplara göz atmak için de aba Yayın resmi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.