Uzun yıllar boyunca öğrenme kuramları üzerine Hebb-Lashley birçok çalışma gerçekleştirmiştir. İki ünlü düşünür uzun yıllar boyunca birlikte çalışmış ve beyin temelli öğrenme kuramı üzerine birçok ilke ortaya koymuştur. Lashley yaptığı çalışmalarda beynin bir bölümü hasar gördüğünde diğer bir bölümünün devreye girerek işleyişi tam anlamıyla ele aldığını ispatlamıştır. Literatürde bu duruma eşit güçlülük kavramı denmektedir.
Öğrenme kuramı, öğrenmenin insan beynindeki hücrelerin kendi aralarında kurdukları bağlar ile gerçekleştiğini açıklamaktadır. Kısacası öğrenme sürecini beyin temelli alan bir kuram şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Tüm bunlara bağlı olarak bir konuda beyinde oluşan öğrenme, hücreler arasında kurulan bağların etkisine ve gücüne önemli ölçüde bağımlıdır. Biz insanlar birbiri ile ilişki içerisinde olan bu bağlar ile hayata gözlerimizi açarız. Bu bağlar sayesinde duyusal yaşantılar organize olur ve bu sayede insanlar çevresi ile iletişim kurmaya başlar.
Yaşamda gördüğümüz her bir nesne ve karşılaştığımız her bir durum beynin karmaşık bölümlerinden herhangi birini uyarmaktadır. Beyin temelli öğrenme kuramı tüm bu durumları açıklamaktadır. Hücre kümeleri sayesinde zihnimizde pek çok şey anlam kazanmaktadır. Hücre kümelerinin varlığıyla sıralı gelen olaylar arasında beyinde belli bir sıralama dahilinde bağ kurulur. Bu durum ise ardışık safha olarak nitelendirilmektedir. Ardışık safha hücre topluluğudur ve uyarıcılarla devreye girebilmektedir.
Nörofizyolojik Kuram Beyin Temelli Öğrenme Kuramı
İnsan vücudunda yer alan her bir hücrenin farklı bir görevi bulunmaktadır. Ayrıca bu hücreler insan vücudundaki dokuları da meydana getirmektedir. Bu dokular; nöronlar, dendrit, hücre gövdesi ve aksonlardır. Bu dokular bir araya gelerek sinapsları oluşturmaktadır. Nöronlar insan vücudunda üstlendikleri işlevlere göre belli kısımlara ayrılmaktadır. Bunlar; duyusal nöronlar, devimsel\motor nöronlar ve birleştirici nöronlardır.
Duyusal Nöronlar; çevre tarafından meydana gelen her türlü uyarıcıyı sinir merkezine yönlendirmektedir. Devimsel\Motor Nöronlar; önceden gönderilmiş olan sinir merkezindeki komutları kaslara iletme görevi üstlenmektedir. Birleştirici Nöronlar; her iki nöron arasındaki yani duyusal ve devimsel nöronlar arasındaki iletişimi ve bağı sağlama ile görevlidir.
Hebb ise beyin temelli öğrenme kuramı ilkesini iki başlık altında toplamaktadır. Uyarıcılar ile zenginleştirilmiş çevrelerin insan vücudundaki organizmalar üzerinde algısal ve duyusal anlamda etkiler bulunduğunu dile getirmiştir. Hebb, çocukluk yıllarında kazanılan öğrenmeleri ve yetişkinlik dönemindeki öğrenmeleri iki başlık şeklinde değerlendirmiştir. Çocukluk yıllarında kazanılan öğrenme, hücre kümelerini ve ardışık safha öğrenmelerini kapsarken, yetişkinlik dönemindeki öğrenmeler ise daha çok yaratıcılık ve içgüdüsel öğrenmeler olarak kendini göstermektedir.
Beyin Temelli Öğrenmenin Özellikleri
- Beyin aynı anda birkaç farklı görevi yapma özelliğine sahiptir. Bu özelliğine bağlı kalarak çok sayıda duyu organı devreye sokulmalıdır. Özellikle göze ve kulağa hitap eden araçlar kullanılarak beynin gelişimi desteklenmelidir.
- Öğrenme çok sayıda etkileşimin olduğu zengin çevrelerde gerçekleştirilmelidir. Kısacası öğrenme nesne ve olayların olduğu her ortamda gerçekleşmeye müsaittir.
- Beyin temelli öğrenme kuramı pek çok fizyolojik durumdan etkilenmektedir. Alışkanlıklar, beslenme stili ya da stres durumu öğrenme sürecini fazlasıyla etkilemektedir.
- İnsan hayatı boyunca anlam arayışı içerisindedir. Anlamlandırma beyin içerisinde kendiliğinden oluşmaktadır.
- Öğrencilerin öğrenme ihtiyaçlarına yönelik bilgi beyinde anlamlı bir şekilde sınıflandırılır.
- Duyular ve öğrenme bir bütün şeklinde gerçekleşir. Bu nedenle öğretmenler öğrencilerinde gelişen ve değişen duyuları yakından gözlemlemelidir.
- İnsan beyni hem parça hem de bütün olarak işleyiş göstermektedir. Beynin sol bölümü ve sağ bölümü farklı alanlar için çalışmaktadır. Sol bölüm daha çok sözel ve mantıksal olarak işlev gösterirken, sağ bölümü ise daha çok sezgisel ve müzik alanında görev üstlenmektedir.
- Öğrencilerin öğrenme durumu sunulan metodun yanında içinde bulundukları ortama bağlı olarak da gelişme göstermektedir. Bu nedenle öğretmenler bu süreci daha etkili kılmak için öğrencilerin öğrenme ortamını en iyi şekilde düzenlemelidir.
- Öğrenme bilinçli bir şekilde olabileceği gibi bilinçsiz bir şekilde de olmaktadır. Öğrendiklerimizin çoğu gizli öğrenme şeklinde kendini göstermektedir.
- Beyin temelli öğrenme kuramı iki tür bellekten bahsetmektedir. Alansal bellek sisteminde; yeni öğrenilmiş ve tekrar gerektirmeyen hatırlamaların depolandığı alandır. Pek çok tekrar gerektiren alan ise uzamsal bellek sistemidir.
- Yaparak ya da yaşayarak sağlanan öğrenmeler uzamsal bellekte depolanmaktadır. Bu bellek sayesinde öğrenmenin kalıcılığı artmaktadır. Aynı zamanda daha önce öğrenilenlerin hatırlanması kolaylaşmaktadır.
Kuantum Öğrenme
Kuantum öğrenme metodu beynin yapısını ve işleyişini ele alarak öğrenmenin merkezini irdelemektedir. Beynin nasıl çalıştığı üzerinde yoğunlaşarak öğrenmenin maksimum seviyelerde gerçekleşmesini sağlayan öğrenci merkezli bir durumdur. Eğitim aşamasında öğrenmenin daha etkili bir şekilde gerçekleşmesi için beynin işleyişinin bazı kurallara bağlı olduğu bilmek önemlidir. Beynin işleyişini kuralları ile beraber kavrayan bireylerde gerçekleşen her yeni öğrenme daha anlamlı hale gelmektedir. Her yeni öğrenme öğrenci öğrenmeleri ile ilişkilendirilerek daha etkili ve uzun süreli öğrenmeler gerçekleşmektedir.
Beyin temelli öğrenme kuramı için kapsamlı bir cevap arıyorsanız Eric Jensen ve Liesl McConchie tarafından yazılan Beyin Temelli Öğrenme kitabına Google Books üzerinden ulaşabilirsiniz. Güncel konularda hazırlanan ilgi çekici diğer kitaplara da aba Yayın resmi internet sitesinden ulaşabilirsiniz.