Ergenler olgunlaşmaya başladıkça öğrenme biçimleri de zamanla olgunlaşmaya ve güçlenmeye başlar. Öğrenme stili olarak tanımlanan durum ise; öğrenme sürecinde olan bir bireyin yöntemlerinin ve tercihlerinin neler olduğunu ifade eder. Bu yöntem ve tercihler genetik yatkınlıklar ile çevresel etkilerin birleşiminden kaynaklanmaktadır. Öğrenme tercihleri pek çok değişkeni kapsamaktadır. İlk olarak duyusal tercihlerin içeriğini oluşturan işitsel, görsel ya da dokunsal değişkenler öğrenme tercihlerini belirlemektedir. Bir diğeri ise öğrencilerin daha analitik bir yapıya sahip olduğu mu yoksa daha genel bir algılamaya sahip olduğu mu üzerinde durur.
Tüm bu öğrenme tercihleri tamamen isteğe yöneliktir ve katı kurallar şeklinde kendini göstermez. Bu durumda o anki çıkarım neyi gerektiriyorsa kişi geçici bir süreliğine başka bir biçimi tercih edebilir. Bu kavram tüm bilişsel araştırmacılar tarafından ne yazık ki kabul edilmemektedir. Özellikle bazı araştırmacılar nörolojik bilimde bireylerin farklı öğrenme şekillerine dair bir kanıt olmadığını düşünmektedir. Bununla birlikte bazı araştırmacılara göre ise, öğrenme biçimleri özellikle matematik alanında cinsiyet farklılıklarına ve dil işleme becerisine dayanmaktadır. Yapılan bazı araştırmalar matematiksel işlemler sırasında kadınlarda etkileşim gösteren beyin bölgelerinin erkeklerdekine göre farklılık göstermektedir.
Beyin görüntüleme teknolojisine sahip olan pek çok araştırmaya göre, aynı bilişsel görev yerine getirilirken aktif beyin bölgelerinin aynı cinsiyetten kişiler arasında farklı olduğunun altını çizmektedir. Ortaya çıkan bu sonuç ise, işleme stillerinde farklılıklar olduğunu gösteriyor. Bu durumlar her ne kadar tartışmaya açık olsa da, sonuç olarak öğrenciler çoklu stratejiden etkilenmekte ve öğretme-öğrenme sürecine yönelik çeşitli yaklaşımlardan faydalanabileceğini göstermektedir. Öğrenme stillerini oluşturan değişkenlerin çok sayıda olması, öğretmenlerin öğrencilerde var olan bireysel öğrenme farklılıklarını daha derinlemesine kavramaları gerektiği hissini güçlendirmektedir. Böylece öğrencilerin eğitim hayatlarında başarılı olmalarını sağlamak için çeşitli stratejiler öğretmenleri tarafından geliştirilebilir.
Öğrenme Biçimleri İçerisinde Yer Alan Çoklu Zekayı Ele Alma
Çoklu zeka fikri bundan yaklaşık 30 yıl önce Gardner tarafından ilk defa ortaya atılmıştır. Çoklu zekadaki amaç öğrencilerin sınıf uygulamalarında fikirlerini sunmaları için faaliyet gösterilmesidir. Gardner’in teorisini günümüzde nörolojik alanlarda desteklemektedir. En iyi nörologlara göre, tarama çalışmaları beynin farklı bölümlerini devreye sokarak çoklu zekayla ilgili bazı görevleri yerine getirmek için kullanıldığı ifade edilmektedir. Örneğin; dil işleme becerisi büyük ölçüde beynin sol lobu ile ilgiliyken, görsel işlem ise genellikle beynin sağ lobu tarafından gerçekleştirilmektedir. Bir müzik eserini meydana getirmek ya da müzik yapmak temporal lobları içerirken, koşmak ve dans etmek ise korteks-serebellum tarafından yerine getirilmektedir.
Öğrenme biçimleri öğrencileri göre belirlenirken tabi ki de her öğretmenin kendine özgü yöntemleri bulunmaktadır. Çünkü öğretmenlerin elinde bulunan her öğrencinin kendini göstereceği alan farklılıklar göstermektedir. Bir öğrenci sporda çok iyi iken neredeyse bir cümle kurma özelliğine sahip olamayabilir. Ya da tamamen matematik kurdu olan bir öğrencinin neredeyse arkadaşlarıyla hiç iletişim kuramayan biri olduğu gözlemlenebilir. Tüm bu sınıf çalışmaları ve gözlemleri öğretmenlerin, güçlerini Gardner tarafından açıklanan zekaların bir veya daha fazlasından alan öğrencilere hitap etmek için tasarlanmış çeşitli aktiviteler kullandıkları sınıflarda daha fazla öğrencinin motive olma ve başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermiştir.
Öğrenme Stratejilerinde Motivasyon ve Başarıyı Arttırma
Gardner tarafından ortaya atılan teori, öğrenciler üzerinde zamanla olumlu etkiler göstermiştir. Çünkü bu teori üzerine yapılan çalışmalar özellikle mantıksal ve matematiksel alana yönelen öğrenme biçimleri sayesinde öğrencilerin matematikte daha motivasyon sahibi olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte zekaların, herkesin farklı derecelerde sahip olduğu ve günlük yaşamda kullanılan farklı yetkinlik türlerinin olduğunu da tanımlamaktadır. Bilim insanları farklı zekaların oluşumunda altta yatan gerçek nörolojik nedenleri araştırmaktadır.
Gardner’in bulmuş olduğu teori halen daha faydalı olmaya devam etmektedir. Bu teori ilk olarak öğretmenlere, öğrencilerin farklı olan güçlü ve zayıf yönlerini görmelerini sağlamaktadır. Yine bu teori öğretmenlere, öğrencilerin farklı ilgi alanlarına sahip olduğunu ve farklı şekillerde öğrenme yetilerine sahip olduğunu da göstermektedir. Gardner’in teori içerisinde yer alan fikirleri kullanılarak öğretmenlerin öğrencilerin ihtiyaçlarını gidermeleri oldukça muhtemel bir durumdur.
Öğretmenler öğrencilerine matematik konularını farklı yaklaşımlarla öğreterek işe başlaması daha dikkat çekici olacaktır. Bu stille hareket eden eğitimciler, öğrencilerin kendi başlarına öğrenmelerine kolaylık sağlayacak ve onların kendilerini daha motive hissetmelerini sağlayacaktır. Son olarak yapılan araştırmalara göre, öğretmenlerin çeşitli zekalara yönelik etkinlikleri kullandıkları derslerde daha fazla öğrencinin motive olduğunu ve başarılı olduğunu göstermektedir.
Öğrenme biçimleri hakkında detaylı bilgi almak için David A.Sousa tarafından yazılan Beyin Matematiği Nasıl Öğrenir? kitabına Google Books üzerinden erişebilirsiniz. Ayrıca bilgi verici diğer eserlere de aba Yayın resmi internet sitesinden göz atabilirsiniz.