Bir öğrenci ile çalışmak her zaman planlandığı gibi gitmeyebilir. Bunun nedeni her zaman görünürde olan bir şey olmayabilir ve temele inmek gerekir. Öğrenme yöntemleri sayesinde öğrencilerdeki bu bilinçsiz düzeye inerek problemin odağına ağırlık verilebilir. Eğitimdeki bu görünmez faktörler normal hayatta olup biten her şeyle meşgul olarak düzenlemeler yapan öğretmenler ve öğrenciler tarafından göz ardı edilebilir. Ancak tüm bu bilinçsiz faktörlerin farkında olan ve bunlardan en çok etkilenen bir yapı var ki; o da beyindir.
Bilinçsiz öğrenme diğer bir adıyla örtük öğrenme, beynimiz tarafından kendi bilinçli farkındalığımızı oluşturmak için işlenen girdilerden oluşmaktadır. Ancak öğrenilen tüm bu bilgilerin ne kadarının bilinçli ya da bilinçsiz olduğu da merak konusudur. Bilinçsiz olanların farkında olunmadığı için hesaplanması oldukça güçtür. Bununla beraber yapılan araştırmaların çoğu gösteriyor ki; girdilerin büyük bir çoğunluğunu bilinçsiz düzeyde alınan fikirlerden oluşmaktadır. Nasıl öğreniyoruz öğrenme yöntemleri Nelerdir sorusuna verilecek cevap öncelikle bilinçsiz düzeyde işleyen 3 faktörün öğrenilmesinden geçmektedir. Bunlar; güvenlik, aidiyet, umut ve destektir.
Güvenlik; beynimiz herhangi bir anda güvenlik seviyemizi belirlemek için fiziksel çevreden, duygusal ortamdan ve hatta çevremizdeki insanlardan toplanan bilgileri sürekli olarak kaydetmektedir. Ancak ortamda potansiyel bir tehdit yoksa beyin işlevi her zamanki gibi çalışmaya devam eder. Fakat endişeler söz konusu olduğunda beyin kaynakları potansiyel tehdide yönlendirilir ve beynin her zamanki işlevi değişmeye başlar. Beynimizin güvenliğimizle ilgili endişesinin 3 ana alanı bulunmaktadır. Bunlar; fiziksel çevre, duygusal çevre ve sosyal çevredir.
Öğrenme Yöntemleri: Fiziksel, Duygusal ve Sosyal Güvenlik
Beynin birincil görevi bireyi güvende tutmak ve hayatta kalmayı sağlamaktır. Bu nedenle beyin çevresinde olan ayrıntıları işlemeden önce bireye yönelik bir fiziksel tehlikenin olup olmadığını tespit etmeye yönelir. Örneğin; karşımızdaki kişinin kadın mı ya da erkek mi olduğuna karar vermeden önce beyin, öncelikle yüzdeki ifadenin ne olduğunu çözmeye çalışır. Çünkü herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmak karşıdakinin cinsiyetinin ne olduğundan daha önemlidir.
Öğrenme Metodları arasında güvenlik için gerçek bir tehdit olsun ya da olmasın beyin potansiyel bir tehlike durumunu tespit etme özelliğine sahiptir. Kısacası tahmin etme yeteneğine sahip olan her canlı yaklaşmakta olan tehlikeyi sezer ve hisseder. Öğrencilerin öğrenme için en uygun durumda olması, beynin muhtemelen bir tehdit olarak yorumlayacağı herhangi bir bilinçsiz uyarandan arınmış olması ile ilişkilidir. Ancak öğrenciler bu durumda kendilerinin tehdit altında olduklarını öğretmenlerine söylemeyecek ve sadece başarılı birer öğrenen olma özelliğinden uzaklaşacaklardır.
Öğrenme yöntemleri içerisinde yer alan bir diğer unsur ise duygusal güvenliktir. Görünüşte bir öğrenci gayet iyi görünebilir. Her gün derslerine girer ve notlarını alır. Arkadaşlarını sever, ödevlerini yapar ve hatta ebeveynleri ile ilişkisi çok düzgün görünebilir. Ancak durum her zaman göründüğü gibi olmayabilir. Öğrencilerin beyni etrafındaki etkileşimlerden topladığı bilgileri sürekli kaydeder. Ses tonunu, yüz ifadesini, jestleri, yakınlıkları ve daha birçok şeyi kendi süzgecinden geçirerek kaydetmeye başlar. Öğrenciler öğretmenlerinin duygusal durumunu ve sıcaklığını oldukça doğru bir şekilde algılayabilir. Başka bir deyişle, öğrenciler öğretmenlerinin kendilerine yönelik duygularını her zaman değerlendirir ve günceller.
İnsan hayatta kalmak için birbirlerine bağlı ve bağımlı olan varlıklardır. Ancak sosyal dışlanma bireye fiziksel acı hissettirebilir. Bunlar; anksiyete ve depresyon olarak kendini göstermektedir. Güçlü ve sağlıklı sosyal ilişkilere sahip olmak daha uzun yaşamamıza, daha mutlu olmamıza ve daha iyi öğrenmemize yardımcı olmaktadır. Bilinçsiz bir şekilde çevremizden sosyal olarak kabul edildiğimizi ve saygı duyulduğumuzu hissetmek isteriz. Bu durum beyni ve öğrenme kapasitesini etkilemektedir. Öğrenci sınıftaki diğer akranlarıyla kendini sosyal olarak güvende hissettiğinde, öğrencinin öğrenme riskini almaya istekli olduğu bir kültürde yaratılmış olur. Sosyal ilişki saygıyı doğurur ve öğrencilerin utanma korkusu olmadan yardım istemek için kendilerini güvende hissettikleri bir ortam yaratır.
En Etkili Öğrenme Teknikleri: Aitlik Hissi
Öğrenme yöntemleri arasında yer alan önemli konulardan bir diğeri de aitlik hissinin oluşması ve devam ettirilmesi gelmektedir. Her öğrencinin kendisini öğrenenler topluluğuna aitmiş gibi hissetmesi eğitim süresi boyunca oldukça önemlidir. Çünkü bu aidiyet duygusunun öğrencilerin ders performansıyla güçlü bir şekilde bağlantılı olduğuna dair tespitler bulunmaktadır. Bir okula veya sınıf topluluğuna ait olma hissine sahip olan öğrencilerin yüksek düzeyde katılım ve performans göstererek olumlu akademik başarılarda bulunma olasılığı daha yüksektir.
Aidiyet duygusuna sahip olan öğrenciler kendilerini her konuda daha yetkin görürler ve aidiyet duygusu olmayan akranlarından daha yüksek düzeyde içsel motivasyon gösterirler. Ayrıca okula, sınıf arkadaşlarına, öğretmenlerine ve akranlarına karşı daha olumlu bir tutuma sahip olurlar. Bununla beraber bazı öğrenciler için okuldaki sınıf topluluğu aidiyet duygusu hissettikleri tek topluluk olmaktadır. Ailesel anlamda istikrar veya bağlılık düşük olduğunda öğretmen-öğrenci ilişkisi kötü bir ev ortamının etkilerini hafifletebilir. Yeni Nesil öğrenme yöntemleri öğretmenlerin ebeveynlerin yerini almasını gerektirmez. Ancak her çocuğun evinde hissetmesi gereken aynı güvenlik ve sıcaklığı sunabilir.
Umutlu Olmak ve Desteklenmiş Hissetmek
Okul çağındaki çocuklar yetişkinlere kıyasla daha fazla duygusallık gösterirler. Araştırmacılar bir haftalık bir zaman dilimi içinde hem ergenlerin hem de yetişkinlerin duygusal durumlarını örneklendirebilir. Mesela ergenler yetişkinlere oranla o dönemlerde olaylara daha tepkili, daha coşkulu ve daha depresiftir. Bu basit durum öğrencilerin umut seviyesinin yavaş yavaş azaldığının ve kontrol etmede ne kadar zorlandıklarının göstergesidir. Umutları azalan öğrencinin cesareti de her geçen gün azalmaktadır.
Umudu anlamanın en iyi yolu, umudun tersi olan öğrenilmiş çaresizliği anlamaktan geçmektedir. Öğrenilmiş çaresizlik; kişinin davranışının sonucunu etkilemediği inancıdır. Bu nedenle birey durumları iyileştirmek için çok az çaba harcamaktadır. Kısacası umut olmazsa çaba düşer ve öğrenmekte çaba gerektirir. Bu durum, umudun öğrenmenin önemli bir bileşeni olmasını sağlamaktadır. Aktif öğrenme yöntemleri Nelerdir konusunda bilgi sahibi olmak isteyenler; güvenliğe, aidiyet duygusuna, umutlu olmaya ve desteklenmiş hissetmeye gereken önemi vermelidirler.
Öğrenme yöntemleri hakkında detaylı bilgi almak için Eric Jensen ve Liesl Mcconchie tarafından yazılan Beyin Temelli Öğrenme kitabına Google Books üzerinden erişebilirsiniz. Ayrıca benzer kitaplara aba Yayın üzerinden ulaşabilirsiniz. Bununla birlikte, ilgi çekici kaliteli videolara ulaşmak için de Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalında belirli aralıklarda güncel videolar paylaşılmaktadır.