Matematik, farklı kuramları ile matematikçilerin ilgisini çeken bir alandır. Matematik dersi her matematikçi açısından özgün bir bakış açısıyla değerlendirilmektedir. Dehaene’ye göre matematikçiler, matematik konularını üç farklı perspektifin birinde görmektedir. Bunlardan birincisi ‘Platonist’ perspektiftir. Bu yaklaşıma sahip olan bireyler için matematik soyut bir düzlemdedir. Buna rağmen çalışılan matematiğin amacı günlük hayattaki kadar gerçek olmaktadır.
Sonuç olarak; matematiksel gerçekliğin insan aklının dışında var olduğunu söylemektedir. Bu durumda matematikçinin görevi de matematiksel nesneleri keşfetmek ya da gözlemlemektir. Başka bir bakış açısı olan ‘Biçimci’ perspektife göre matematik yalnızca sembollerin kesin olarak biçimsel kurallara uygun bir şekilde manipüle edildiği bir oyun olarak açıklanmaktadır. Yani sayılar kadar matematiğin de gerçeklikle bir ilişkisi olmadığı söylenmektedir.
Matematik Dersi ve Bilimin Kendisi Neler Sunuyor?
Matematiksel konuların yalnızca insan aklının yapıları olduğuna inanan sezgisel perspektif diğer bir matematik perspektifidir. Buna göre; matematiğin gerçek dünyada olmadığını, onu icat matematikçinin beyninde yer aldığını anlatmaktadır. Matematik dersi farklı perspektifleri karşı tarafa anlatmaya yaramaktadır. Sezgisel yaklaşım, insanlar dünyaya gelmeden önce matematik, mantık ya da geometrinin var olmadığını açıklamaktadır.
Sonuç olarak; bu üç farklı perspektifi öğrendikten sonra kişinin kendisini nerede konumlandırdığını belirlemesi gerekmektedir. Çünkü insanların öğrenme tercihleri, öğretme tarzını ciddi anlamda yönlendirmektedir. İnsanın kalbine yakın olan konu hakkındaki bakış açısı, matematik derslerini tasarlama ve sunma yaklaşımını yakından etkilemektedir.
Yapılan analizler sonucunda bazı konular hakkında daha net fikirlerin saptandığı görülmektedir. Oluşan fikirlere göre;
- İnsanlar nesneleri ayırmak için ve küçük nesnelerden meydana gelen kümelerin sayı çokluklarını belirlemek için doğuştan gelen mekanizmalara sahiptir,
- Sayı duyusu yalnızca insanlarda var olan bir kavram değildir. Bu kavram hayvanlarda da bulunmaktadır ve bu nedenle dilden bağımsız bir yapıya sahiptir. Tür gelişiminde kavramın uzun bir geçmişi bulunmaktadır,
- Çocuklarda bulunan; sayma, karşılaştırma, sayısal tahminler yapma, basit toplama ve çıkarma işlemleri yapabilme yeteneği doğuştan kendiliğinden ortaya çıkmaktadır, bunlar eğitimle edinilebilen yetiler değildir, eğitim sayesinde geliştirilebilmektedirler,
- Sayısal miktarın zihinsel kullanımı için beyin yarım kürelerinde yer alan sinir ağları son derece işlevseldir.
Sayılarla ilgili olan sezgilerin beynin derinliklerinden kaynaklandığı görülmektedir. Beynin doğuştan gelen yapısı matematiksel anlamda insanlara çok sayıda yeti sağlamaktadır.
Matematik Dersinde Öğrenciler Nasıl Motive Edilmeli?
İlköğretim seviyesindeki öğrencilerin derslerdeki öğrenme süreçlerinde bilinmeleri gerekli olan aritmetik müfredatı çok fazla çaba harcamadan edindikleri görülmektedir. Matematik dersi bu sınıflarda öğrenciler tarafından sevilmektedir. Derse karşı olumlu olan tutum, öğrenci, ortaokul ve lise dönemine geldiğinde değişmektedir. Çünkü matematik müfredatı artık daha ayrıntılı ve zorlayıcı olabilmektedir. İşte bu dönemde pek çok öğrencinin matematikten koptukları gözlemlenmektedir. Bu dönemde öğretmenler, öğrencilerin, matematiği sevmediklerini sık sık dile getirdiklerini duymaktadır. Ortaöğretim düzeyindeki matematiğe bu denli bir yaklaşıma neden olan bazı sebepler bulunmaktadır. Bu duruma neden olan önemli faktörlerden bir tanesi ‘matematik kaygısı’ olarak adlandırılabilir.
Kaygı, öğrencilere çok ciddi sorunlar yaşatabilecek bir durumdur. Öğrencilerde ciddi düzeyde kaygının oluşması, onlarda fiziksel rahatsızlıkların dahi ortaya çıkmasını sağlayabilir. Ciddi düzeylerde görülen kaygı, kandaki kortizolde bir artış meydana getirmektedir. Bu gelişmenin de insan zihninde istenmeyen ve hoş sonuçları olmayan durumlar oluşturduğu bir gerçektir. Matematik dersi öğretim programı öğrencilerin tutumlarını etkilemektedir. Matematik derslerinin üniversiteye giriş için ağırlıklı olarak dikkate alınan bir ders olması, derse olan olumsuz tutumun bir başka nedenidir. Matematiğin bu denli önemli olması ve öğrencilerin derste zorlanmaları, derse karşı, öğrencilerde stres durumu oluşturmaktadır.
Matematikle İlgili Stresin Diğer Nedenleri Nelerdir?
Matematik, yapısı gereği soyut olma özelliğine sahiptir. Öğrencilerde, matematikte öğrendiklerinin şimdi ya da gelecek zamanda fayda edinebilecekleri bir alanda yararlı olmaması düşüncesi ağır basmaktadır. Öğrencilerin matematik dersini benimsememeleri bu durumun başlıca nedenleri arasında bulunmaktadır. Öğrencilerin matematik dersi ile ilgili olarak geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimler, bu derse olan ilgilerinin azalmasına yol açmaktadır. Matematiğin olumsuz durumlarına odaklanmak yerine olumlu taraflarına bakmak gerekmektedir. Öğrenen bilgilerin gerçek hayatla ilişkisi kurulduğunda ise matematiğe olan ilgi artacaktır.
Matematik dersi ve yöntemleri hakkında daha detaylı bilgi almak için David A. Sousa tarafından yazılan Beyin Matematiği Nasıl Öğrenir? kitabına Google Books üzerinden ulaşabilirsiniz. Benzer kitaplara ulaşmak için aba Yayın internet sitesini ziyaret edebilirsiniz. Güncel konularda hazırlanmış videolara erişmek için kitabın editörü olan Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip edebilirsiniz.